Aile Hekimi | Selma Encan Önür | Tıp – Tıp Fakültesi
Aile hekimi, kişilerin sağlık durumlarını inceleyen, tedavi eden ve hastalıkların gelişmesini önlemek için düzenli sağlık taramaları yapan doktordur. Bireylerin ve aile fertlerinin ikamet yerlerinin yakınlarında ya da kolaylıkla ulaşabilecekleri bir yerde bulunan kişi aile hekimidir.
Aile hekimleri, uzmanların aksine, genel pratisyenler olduğu için kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile teşhis ve tedavi edici olan hizmetleri verebilirler.
Bu röportajımızda Dr. Selma Encan Önür’ın deneyimleriyle , Hekimlik Nedir ? Aile Hekimi Ne Yapar ? Aile Hekimi Ne Kadar Kazanıyor ? Tıp fakültesinde okumak için ne gerekli ? gibi sorulara cevap aradık.
⚫️ Meslek: Aile Hekimi
⚫️ Bölüm ve Fakülte: Tıp - Tıp Fakültesi
Bu işi sadece 8 saat yapmıyorsunuz. Dışarıda da yapabiliyorsunuz, mesela bir terziye hiç kimse ”şuram sökük hemen dik” demez ama bir doktora, doktor olduğunu duyduğu zaman hemen bütün hastalıklarını, şikâyetlerini sıralayıp şifa bulmayı bekler. Öyle bir sıkıntısı var onun dışında başka bir sıkıntısı yok.
Önce tıp fakültesini bitirdim. Sonra sayısız eğitimlerden geçtim, sayısız kongrelere katıldım kendi işimde daha iyi ve daha verimli olabilmek için. Hala da devam ediyorum sürekli kongrelere, eğitimlere, toplantılara katılıyorum. Gerek internetten gerek birebir dersler olarak eğitimler alabiliyorum.
İnsanı seven insanlar yapmalı. Sosyal zekâsı yüksek olan insanlar yapmalı. Empati kurmasını gerçek anlamda bilen insanlar yapmalı. Çok yüksek beklentileri olan yani olayın sadece maddi boyutunu düşünen insanlar yapmamalı. Başkalarına da tabii ki tavsiye ederim.
En çok kullandığımız stetoskopumuz, osiloskop [1]. Bu ikisi, bir de tansiyon aleti.
Yazılım şirketlerinin kurup sattığı programlar var, onları kullanıyoruz. Ben aile hekimi olduğum için sayısız firma o programları yapıp pazarlıyor, onlardan birisini kullanıyorum.
Dediğim gibi tıp tercih ediyorlarsa onun sonununun olmadığını, ömürleri yettiğince sürekli okumak zorunda olduklarını bilmeliler. Bunu bana söylemişlerdi ben tercih yaptığımda “ben de ben bıkmam okurum” demiştim. Yorulmak nedir yani ‘yoruldum ben bu işi bırakacağım’ diyenin alabileceği bir eğitim de değil. Çünkü eğitimi zaten çok zor. Gerçekten seviyorsa tercih etsin, gerçekten seviyorsa yine rol model olacak olan kişileri bulup ona göre bir yol çizsin.
Ben çok sosyaldim. Üniversiteyken hiç kimse tıp fakültesinde okuduğumu söylemesem bilmezdi. Herkes işletmede okuduğumu sanıyordu. Çünkü ben öyle çok inek bir öğrenci değildim, gece gündüz ders çalışmadım, kazanırken de okurken de çok zorlanmadım. Ama hep en önde oturdum, hocalarımı en önde tiyatroyu yaşarmış gibi yani bir tiyatro sahnesindeymiş gibiydi. Dersleri derste öğrenip ve bütün derslere de katılıp, stajlara da aktif olarak katılıp hasta hazırlayıp sunduğum için hocalarımla da diyaloglarım iyiydi. O yüzden hiç bir kaybım olmadı zorlanmam da olmadı. Klasik Türk sanat musikisi korosunda da çalıştım, folklorde de ekipteydim, okul gezilerine de katılıyordum, okulun tıp derneğinde de aktif çalışıyordum. Aynı zamanda yazları da hem okuyup hem çalışıyordum.
Tabii. Yani bu koşullarda etmiyor denilirse bence başkalarına haksızlık edilmiş olur.
Yok, her yanını seviyorum.
Şöyle ki; yurt dışında çalışma olanakları oldukça geniş ama önce yabancı dil problemini çok iyi bir şekilde çözmeleri lazım. Ben bunu da önceden fark etmiştim o yüzden İngilizce hazırlığı olan bir okulda okudum. Fena değilim yani hastalarla iletişim kuracak düzeyde İngilizcem var. İngilizcesi ya da Almancası olan rahatlıkla gidip yurt dışında çalışabilir. Yeterliliğini vermesi lazım ama daha çok gençlere uygun. Çünkü belirli bir süre sadece maaş almadan çalışıyorlar ya da çok düşük maaş alarak çalışıp orada yeterliliklerini alıp ondan sona yüksek standartta bir gelire kavuşabiliyorlar. Bunu göz önünde bulundursunlar.
Gördüğümüz dersler insana dair olan her şeydi. Fizyoloji anatomi mikrobiyoloji ondan sonra klinik bölümden patoloji farmakoloji ve sonra da zaten kliniğe çıktığımız zaman bütün klinik branşlarının derslerini gördük.
Beni ilk zorlayan, ilk karşılaştığımda hatta zararlı olan bir alışkanlığa bile başlamamıza vesile olan anatomi olmuştu. Fakat sonra anladım ve o zararlı alışkanlığımı da bıraktım anatomiyi de rahatlıkla öğrendim.
Ben hepsini seviyordum. Biyokimyayı ve biyokimya öğretmenlerimi özellikle seviyordum. Preklinik [2]olarak özellikle seviyordum.
Stajları daha çok üniversitenin hastanesinde bir de periferde [3] halk sağlığı stajı yine buradan daha kapsamlı olan bir aile sağlığı merkezinde eskiden olan sağlık ocakları olan bir yerde yapmıştım. Onun dışında da mezuniyetten sonra zaten bir özel hastane deneyimim olmuştu. Orada da üniversitede öğrendiklerimi daha iyi bir şekilde pekiştirme şansım olmuştu.
Mesleğimin dışında biraz kendime de zaman ayırmaya çalışıyorum, en azından mesleğimde harcamış olduğum enerjiyi tekrar depolamayabilmek için. Onun dışında başka bir şey yok.
Bana göre yeterince güncellenmiyor yani benim şahsi kanaatim o. Fazla üniversite açmak doğru değil, kaliteli hocaların o üniversitelerde ders vermesi önemli. Ben kendimi çok şanslı hissediyorum çünkü benim hocalarım gerçekten çok değerli ve kendi dalında çok iyi olan hocalardı, işlerini büyük bir özveriyle yapıyorlardı. Ama şu an Türkiye’nin her şehrinde yetersiz, alt donanımı tam olmadan açılan tıp fakültelerinin eğitebileceği hekimlerin açıkçası çok iyi hizmet verebileceğini sanmıyorum.
Hiçbir önyargım ve tabum yoktu.
[2] Preklinik: Klinik öncesi eğitimin verildiği yer.
[3] Perifer: Türkçe olarak anlamı çevre, kıyı olan tıp dilinde ise büyükşehirlerin dışında kalan ya da daha uzak olan yerlerde hekimlik yapılan yer anlamında kullanılır.